Bu yazıyla birlikte arka arkaya tam üç BMW yazısını sizin takdirinize sunuyoruz ancak bu seferki test aracımız ne bir 3 serisi ne de bir 5 serisi , bu sefer BMW i8 ile karşınızdayız. Model piyasaya çıktığı ilk günden bu yana büyük tartışmaların fitilini ateşledi ve dünyadaki otomobil gazetecileri tarafından en çok tartışılan modellerden birisi oldu.
Bugünkü inceleme yazımda süperspor performansına yakın bir performans sunan hibrit modelle geçirdiğim dakikalarda edindiğim izlenimlere ve bana verdiği hislere değineceğim çünkü i8 bagajı büyük olsun ya da az yaksın diye 760 bin tl vereceğiniz bir model değil. Hatta ülkemizde doktorluk, mühendislik gibi iyi maaş getirisi olan işlerde çalışan insanların bindiği arabalar düşünüldüğünde Türkiye’de bir i8’e sahip olmak bir hayalden başka bir şey değil. Bu manada bu inceleme yazısında i8’in ne kadar yaktığından ve iç-dış tasarımının nasıl göründüğünden çok arabanın fiyatının arabası olup olmadığına ve 362 beygirlik motor gücüyle sizi mutlu edip etmediğine değineceğim.
İstanbul’a gezinti amacıyla gittiğim haftalardan birinde bir i8’e binme fırsatı yakaladım. Binmekten kastım Borusan Oto’da içine oturup inmek değil de yoğun İstanbul trafiğinde neler yapabildiğini görmek adına i8’in anahtarına sahip olmaktı. Bunun öncesi 116d’den tutun 520d’ye 10 farklı BMW modeline bazen de aynı modellerin farklı motorlu versiyonlarına binmiştim ancak bindiğim en hızlı model 184 beygirlik 320xd’den öteye gidemiyordu. Bu test benim içinde yeni boyutları görme ve 300 beygirin üzerindeki bir modelin nasıl hissettirdiği deneyimlemek adına güzel bir adımdı.
Her şey Etiler’de i8’in anahtarını alıp Anadolu yakasındaki Ataşehir’e gitmemle başladı. Modelin büyüleyici dış tasarımı onun anahtarını elimde tutmama rağmen poloya biner gibi binip gitmemi engelliyordu. Kapıları açıyor ve yukarı doğru kalkan iki kapıyı da açıp arabanın o olağanüstü tasarımına tekrar tekrar bakıyorum. Modeldeki tasarım detaylarının büyük bir çoğunluğu aracın aerodinamiğini geliştirip onu daha iyi yere bastırmak ve aynı zamanda hava direncini düşürmek üzere tasarlanmış. Bu sayede BMW mühendisleri gücünü yere daha iyi aktaran ve aynı zamanda düşük yakıt tüketimine sahip olacak bir otomobil tasarlamayı amaçlamışlar.
“i8 için süperspor otomobil tabirini kullanmak yanlış olmasa da modeli M departmanından çıkmış safkan sporcularla kıyaslamak da bir o kadar yanlış.”
Zaten model M genleri taşısaydı ya da M sınıfında değerlerdirilmesi mümkün olsaydı ya da hepsini geçtim BMW bu arabayı bu tarz bir pazara yönelik üretmiş olsaydı modelin içerisinde ve dışarısında M ibarelerine rastlamak şaşırtıcı olmazdı. Sonuçta son yıllarda piyasaya çıkan beygir gücü yüksek BMW modellerine baktığımızda BMW’in M logoları kullanmakta oldukça cömert davrandığını görüyoruz. Bundan kastım 418i M sport adı altında satılan sahte M logolu BMWler değil elbette, bilakis M135i, M235i ya da güncel isimleriyle M140i, M240i tarzındaki safkan sporcular. Yıllardan beri hatta daha düne kadar 135i adı altında satılan bir serisine M logosu koyup M140i diyerek satmak aslında BMWn’in çatı ekibi tarafından yapılan zekice bir satış stratejisiydi.
Sonuçta, 3.0 litrelik çift turbolu zaten hızlı olan ve bununla kalmayıp verdiği hisle bütün performans meraklılarının gönlünü fetih eden bir arabayı daha sert süspansiyonlarla, kilitli diferansiyelle ve şişkin bir gövde kitiyle satıp kısacası küçük yatırımlar yapıp büyük gelirler elde etmek başka bir şey değildi bu hamle. Amacına uygun bir şekilde başarılı da oldu.
Tüm bunlar kafamda bir yer etmişken 362 beygirlik yeni bir BMW’in her yerinin i logolarıyla dolu olması aslında i8’in sürücü koltuğuna oturduğum ilk saniyelerde bana açık bir mesaj veriyordu, ancak ben o anda bu mesajı alamayacak kadar heyecanlı bir şekilde modeli test etmek istiyordum.
Sürüşten önce
İçeri geçip sürücü koltuğuna oturduktan sonra motorunun sıcak olduğu bildiğim i8’e vites boşta bir gazlama videosu çekmek istedim. Sonuçta bu tarz bir video hem inceleme videosunda şık duracak hem de yola çıkmadan önce beni biraz gaza getirecekti. Ancak start tuşuna basıp gaza yüklendiğimde hiçbir değişiklik olmadı. i8’in hibrit bir model olduğu bir an için aklımdan çıkmıştı. Motoru çalıştırır çalıştırmaz otomatik olarak konfor moduna geçiyor ve gaza bassanız da “D”ye almadığınız sürece araç ilerlemiyordu. Bende 1.5 litrelik 231 beygir güç üreten benzinli motoru aktif hale getirmek istedim ve aracı spor moduna aldım. Bu seferde i8 elektrikli el frenini otomatik olarak indirdi ve yol almaya başladı. “i8 760 bin tllik ancak istediğiniz zaman motor sesini dahi dinleyemeyeceğiniz bir otomobil olarak görünmeye başlamıştı ve bu bana oldukça tuhaf hissettiriyordu.”
Sürüş
Daha fazla beklemeyip yola koyulmaya karar veriyorum. Bir sitenin otoparkından çıkardığım Sport moddaki i8’e sitenin ana yola çıkan yerinde sonuna kadar yükleniyorum. ESP ışığı defalarca yanıp sönen i8’e hızlı bir direksiyon hamlesiyle kontra verirken model sahip olduğu 362 beygir gücü ortaya koymaya başlamıştı ve kalp atışlarım hızlanmıştı.( Test videomuzdaki ilk yola çıkış anı)
Elbette yolculuğa ilk başladığım sıralarda İstanbul’un ağır trafiğini hiç hesaba katmamıştım . Yolculuğun büyük bir çoğunluğunda i8 konfor modundaydı. Model şehiriçinde sadece elektrikli motorlarla yol alabiliyordu. Bu da aslında günlük kullanıma uygun tasarlandığını ortaya koyuyordu. Yolun kısa bir bölümünde E-5’de trafiğin az olduğu bir boşluk yakaladım ve 362 beygirin gücünü görmeye başladım. i8 sport modunda konfor modunda olduğundan çok daha farklı bir araba oluyordu. Sadece 1.5 litrelik benzinli motor göreve gelmiyor aynı zamanda araç içerisindeki ses sisteminin yardımıyla araca yapay bir motor gürültüsüde ses sistemi vasıtasıyla içeri yayılıyordu. Bu deneyimlediğim ilk yapay motor sesiydi ancak tamamıyla gerçek gibiydi, neredeyse tüm yol boyunca i8’in sport modunda olduğu noktalarda kendimi 400 beygirlik bir V8 kullanıyormuş gibi hissediyordum.
Son Dakikalar ve Genel İzlenim
Viraj performansına gelirsek, öncelikle şunu dürüst bir şekilde ifade etmeliyim ki i8 testimiz çok uzun sürmesine rağmen adamakıllı bir virajı bile hızlı dönme imkanım olmadı. İstanbul trafiğinin getirileri demek lazım buna da.
“Frenlere gelirsek, açık bir şekilde söyleyebilirim ki, i8 gibi bir arabada olması gerekenin çok altında bir performans ortaya koydular.”
E5’de hemen her boşlukta 150-160’lara çıkan model konu frenleme olduğunda hiç durmayacak gibi hissettirdi. Buna birde aşırı hissiz bir direksiyon eklenince modeldeki yapay his sizin onu fark etmeniz için adeta çığlık atar düzeye gelmişti. Çünkü gaza dokunuyordunuz ama gücün 130 beygirlik kısmı elektrik motorları tarafından sunuluyordu ki bu motorlar torku anlık olarak verip sıradan bir performanslı BMW hızlanmasında olduğu gibi sizi 6000-7000 d/dak görmeyi arzulayacak hale getirmiyordu. “Direksiyon derseniz zaten o hisli e90-91-92-93 direksiyonlarını saymıyorum da yeni F30 3 serisi direksiyonuna göre dahi çok hissizdi.” Motor sesi zaten yapay; safkan, gazlamalık bir performans otomobilinden geriye hiçbir şey kalmadı diyebilirim.
Sonuç
Kısacası i8’in parasının hakkını tam olarak karşılayan bir model olmadığını görmüş olduk. Sürüş keyfinin ise s’inden bile bir şeyler alamamış.
“Bu arabanın parasına alabileceğiniz performans makineleri yerine bu arabayı almak için gerçekten sürüş keyfini önemsemeyen birisi olmanız gerekli.”
Yazının en başında belirttiğim gibi her yerde M logosu görmek yerine i logosu olması da zaten açık bir şekilde modelin bir M4 abisi olmaktan çok i3 abisi olmayı seçtiğini kısacası tasarım, kullanılabilirlik, prestij anlamında 10 numara olurken performans anlamında hatta daha önemlisi sizin aldığınız performans hissi anlamında kağıt üzerindeki performansının dahi daha ilgi çekici olduğu bize gosterdi. Bu arabayı sadece kağıt üzerinde olan haliyle yorum yapan medya da, otomobil meraklıları da, bu ruhsuz arabayı umarız sürme fırsatı bulur ve modele karşı bakış açılarının nasıl değiştiğine tanık olur diyelim.
Gönül isterdi ki Ankara’da gerçekleştirdiğimi testlerimizde olduğu gibi sizi fotoğrafa boğalım. Ne yazık ki i8 testi yaptığımız sırada ne fotoğraf makinemiz, ne tripodumuz vardı, ne cep telefonumuzun şarjı kalmıştı. Dolayısıyla fotoğraf sayımız bir elin parmaklarını geçmedi. Ancak bu vakte kadar çektiğimiz en iyi test videolarından birini çektik. Keyifli seyirler ve bir sonraki inceleme yazımızda görüşmek üzere dikkatli ve keyifli sürüşler dileriz.